Hayal Ettiğimiz Şeyler Gerçekleşir Mi? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından Bir Bakış
Hayal etmek… Kimimiz için bir kaçış, kimimiz için ise bir umut kaynağı. Herkesin hayalleri farklıdır, ancak bu hayallerin gerçeğe dönüşmesi bazen aynı derecede farklı olabiliyor. Toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet konularını gündeme aldığımızda, hayal ettiğimiz şeylerin ne kadarının gerçekleşebileceğini sorgulamak kaçınılmaz hale geliyor. İstanbul’da, sokaklarda yürürken, toplu taşımada, iş yerlerinde ve sivil toplum projelerinde gözlemlediğim manzaralar, bu soruyu bana sürekli hatırlatıyor.
Gerçekleşmesi gereken hayaller, sadece bireysel değil, toplumsal boyutları olan, eşitlikçi bir toplum yaratma arzusunu da içinde barındıran hayaller. Ancak, bu hayallerin gerçek olabilmesi, sadece güzel dileklerle değil, aynı zamanda toplumsal yapıları değiştirme çabalarıyla mümkün olabilir.
Toplumsal Cinsiyet ve Hayallerin Gerçekleşme İhtimali
İstanbul’da her gün karşılaştığım yüzler, bazen hayallerin gerçeğe dönüşmesini engelleyen duvarlarla dolu. Kadınların sokaklarda yürürken karşılaştığı tavırlar, iş yerlerinde yaşadıkları eşitsizlik, toplumun onlara biçtiği roller, bunların hiçbiri hayal ettiğimiz eşitlikçi bir toplumun parçası değil. Bir gün sokakta yürürken gözlerim, işte o tanıdık bakışları yine gördü; kadınlar, başka bir kadınla yürüdüğünde “neden tek başına gelmedi” gibi bir bakışla karşılaşıyor. O bakış, içimizdeki o ‘özgürlük hayalini’ aniden sarsan bir gerçeklik oluyor.
Bazen hayal ettiğimiz şeyin gerçeğe dönüşme ihtimali, sadece bir kadının tek başına güvenle sokakta yürüyebilmesi gibi temel bir özgürlük noktasında bile imkansız gibi görünüyor. Elbette, kadınlar her geçen gün daha fazla sesini çıkarıyor, haklarını savunuyor. Ama bu, hâlâ bazılarımız için lüks bir hayal gibi. Kadınların hayalleri de, bu toplumsal cinsiyet bariyerleri yüzünden kısıtlanmış durumda. Oysaki, her birey, cinsiyeti ne olursa olsun, özgürce hareket edebilmelidir.
Çeşitlilik ve Farklılıkları Kabul Etmek
İstanbul’un çeşitli mahallelerinde, her gün birbirinden farklı yaşam tarzlarına sahip insanlarla karşılaşıyorum. Bir gün bir parkta, genç bir çiftin el ele yürüdüğünü görüyorum. Ancak, birkaç adım ileride, başka bir grup insan, onların el ele tutuşmalarını garip bir şekilde izliyor. O an, çeşitliliğin kabul edilmesi gerektiği gerçeği bir kez daha yüzüme çarpıyor. Hadi, bunlar küçük bir örnek, diyelim ki böyle birkaç bakışla baş edebilirim. Ama hayatın her alanında, çeşitliliği kabul etme sürecinin ne kadar zor olduğunu anlamamız gerekiyor.
LGBTQ+ bireylerin hakları, sadece İstanbul’da değil, Türkiye genelinde, hala yeterince savunulmuyor. Gönüllü çalıştığım sivil toplum kuruluşunda, bu grubun üyeleriyle defalarca sohbet etme şansı buldum. Birçoğu, kendi kimliklerini açıklarken karşılaştıkları engelleri anlatıyor. Ya da trans bireylerin iş bulma konusunda yaşadığı zorluklar… Herkesin ‘gerçekleşmesini hayal ettiği bir dünyada’, neden bazı hayallerin daha zor gerçekleşiyor? Bu toplumsal eşitsizlik ve ayrımcılığın ardında yatan sebepler, hayal ettiğimiz adaletli dünyayı ne yazık ki engelliyor. Çeşitliliğin kutlanacağı, herkesin kendisini özgürce ifade edebileceği bir toplumda, hâlâ birçok insanın kimliklerini saklamak zorunda kalması, hayallerin gerçekleşmesi konusunda ne kadar yol kat etmemiz gerektiğini gösteriyor.
Sosyal Adalet ve Fırsat Eşitliği
Bir gün iş yerimden çıkarken, metrobüste bir aile gördüm. Çocukları okuldan yeni çıkmış, ceketleri biraz kirli ve yorgun gözüküyorlardı. Ama bu ailenin her birinin gözlerinde bir umut ışığı vardı. “Bir gün daha iyi olacak” gibi bir bakış. O an, sosyal adaletin ne kadar önemli olduğunu daha iyi kavradım. Adalet, herkesin hayallerini gerçekleştirebilmesi için gerekli olan fırsat eşitliğini sağlar.
Birçok insan, yaşam koşullarına, etnik kökenine ya da sosyal sınıfına bağlı olarak hayallerinin önünde büyük engellerle karşılaşıyor. Farklı gelir gruplarından, farklı yaşam deneyimlerinden gelen insanlar arasında eşitsizliklerin olduğu bir toplumda, hayallerin gerçekleşmesi oldukça zorlaşıyor. Her birey, kendi potansiyelini hayal ettiği şekilde yaşayabilmelidir. Ancak sistem, kimi zaman bu fırsatları kısıtlıyor. Eğitim, sağlık, ulaşım gibi temel alanlarda eşitsizlikler, insanların daha iyi bir hayat için kurduğu hayallerin önünde engel oluşturuyor.
Sonuç: Hayal Ettiğimiz Şeyler Gerçekleşir Mi?
Hayal ettiğimiz şeylerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini sorgularken, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adaletin hayatımıza nasıl etki ettiğini unutmamalıyız. Bazen, bir kişinin hayalini gerçeğe dönüştürmesi sadece kendi çabasıyla mümkün olmayabiliyor. Çünkü toplumsal engeller, her bireyin potansiyelini gerçekleştirmesini engelliyor. Ancak bu, hayallerin gerçekleşemeyeceği anlamına gelmiyor. Değişim için çaba göstermek, adaletin sağlanması ve herkesin eşit fırsatlarla büyümesi için sesini duyurmak, bu hayalleri bir adım daha yakına getirebilir. Hayal ettiğimiz dünya belki de küçük adımlarla, birbirimize duyduğumuz saygı ve eşitlik arayışıyla şekillenecek.